...bütün ihtimalleri altüst ederek birden sabahıma doğuşun yok mu hani ...yine ...yeniden ...yaşamadığımın anısını canladırarak gözlerimde.
...ve bana yaşattığın kaçıncı film şeridi tekrarı bu bilmiyorum hayatımın geçtiği gözlerimden... Başrolde sen!

21 Nis 2012

yapışkan notlar


En ücra sokaklar kadar ıssız kaldım.. Çok ağır damara maruz bırakıyorum kendimi.. açlığı bastırmanın etkisini gözeterek.. Fakat damar dozajından olsa gerek iyice takatsiz kalmışlığın gibisindeyim..
Ve biraz daha damar sonrasında bir şiir gelecektir sanırım.. daha ilk dozda kafayı bulmuşluğuma bakılırsa hani...

Bu bu filmin üstüne alınan bu dozaj ölüm üzerine düşünceleri de beraberinde getiriyor ister istemez.. Hiç değişmiyor ölüm gerçeği! Bazen hiç olmadık zamanda geldiği söylenir yürek sancısının.. Bilmiyorum.. Erken gelen ölümün ayrılık rüzgarı daha kavurucu olur bilhassa.. Gerçi her ölüm erken gibi gelir.. Bilmiyorum.. Söz konusu ölümse her nekadar bilmiyorum'lara düşsede söz az gelir.. Bense hiç bilmiyorum.. Ne ölümü ne kavrulan bir yüreğin kavuran sancısını...

Parçalarla orantılı olarak giderek ağırlaşıyor başım yastığımda.. Bu pazar poşetlerinin yol uzadıkça ağırlaşması gibi bir durum. Ağırlık hep aynı da ağırlaşıyor işte..
Şiir olabilme ihtimali ise bayılan bir adamın nasıl şiir yazabileceği soru işaretlerine dayanarak ufaldıkça ufaldı.. ufalıyor...




'22.45'
Bu hiç geçmeyen bir zaman noktasına işaret.. Açlık durumumun hissizliğe dökülmesi tahmin ettiğim olası durumsal iyileşmenin yanından bile geçmiyor.. Açlığı bastırabilmişlikle kendimi başarılı saymalı mıyım? Hiç sanmıyorum...

Uykuya yenik düşmek istiyorum artık.. Bir direnme durumu sözkonusu bile değil.. Uyuyakalmakla uyuyamamak arasında bir yerdeyim.. Aşırı dozdan gidici bile olabilirim....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder